GÜL YAPRAĞI

9 yıl 11 ay önce #2247 Yazan: m.satır
GÜL YAPRAĞI

Bir tapınak, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

***** ***** *****

Soma’daki maden kazasında yaralı çıkarılan bir işçi sedye ile ambulansa taşınırken çizmesi kirli olduğundan çıkarayım mı diye görevlilere sormuştu.Ölümden kurtulduğu bir anda bu sözü söylemesi kamuoyunun dikkatini çekti.Yukarıdaki hikaye ile paralellik kurduğumuzda o insanımızı gül yaprağına benzetebiliriz.İnsanımızın derin bilincine işlemiş devlet malına zarar vermeme ,en zor zamanlarda bile kendini bir yük haline getirmeme anlayışı, sahip olunan irfanın bir yansımasıydı.Mağduriyetinin büyük olduğu bir anda bile gösterdiği bu yaklaşım hepimizde bir iç burukluğu yaratsa da;büyük bir gönül ve iç zenginliğine tanıklık etmiş olduk.Mehmet SATIR / Selçuk Tapu Müdürü
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: hkocak, savas, 71excalibur71

Lütfen sohbete katılmak için Giriş .

Sayfa oluşturma süresi: 0.054 saniye
Geliştiren: Kunena Forum