Yazan
Mesaj

kemalpala
Sayın Mehmet Satır;

Kadastro sırasında oluşturulan 281 ada 22 nolu parselin yüz ölçümü 3341.00 m2
17.02.2010
dir bu parsele 1981/132 esas sayılı dosya ile dava açılıyor bu açılan davanın

hüküm kısmında bu parselin içerisinde bulunan 690.98 m2 için hüküm kuruluyor.

Geriye kalan 2650.02 m2 için her hangi bir hüküm bulunmuyor. Daha sonra 1989

yılında bu 2650.02 m2 lik kısım için hüküm bulunmadığından dolayı 1989 yılında

mahkeme 1981/132 esas sayılı dosyaya tavzih niteliğinde karar vererek kalan

2650.02m2 için hüküm oluşturuyor ve bu tavzih kararına göre tapuya tescili

yapılıyor.

Ancak 1981/132 esas sayılı dosya dışında yine 1981 yılında 281 ada 22 nolu

parsel için 1981/133 esas sayılı dosya ile başka bir dava açılıyor. 1981/133 esas

sayılı dosya ile 280.70 m2 lik kısmın tescili yönünde hüküm kuruluyor. Bu kararda

da geriye kalan kısım için herhangi bir hüküm yok. Buradaki asıl sorun 1981/133

esas sayılı dosya sonucu tescili gereken 280.70 m2 lik kısım için zamanında tapuya

tescil için müracat edilmemesi ve hakim de zamanın aynı parsele açılan iki farklı

davayı birleştirmemesi neticesinde 1989yılında 1981/132 esas sayılı dosyaya göre

1989 tarihinde verdiği tavzih kararı hatalı olmuş oluyor ancak tapuya tescilli olan

m.satır
SAYIN KEMAL PALA,

Bir Yargıtay kararında : “…Hakim verdiği hüküm ile bağlıdır. Sonradan hükmün
19.02.2010
yanlış olduğu kanısına varsa dahi, hüküm temyiz edilip bozulmadıkça veya

yargılamanın iadesine karar verilmedikçe değiştirilemeyeceği gibi, unutulan bir

hususun tefhimden sonra tamamlanması da mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi

bunun bir istisnası olarak kabul edilemez…” denilmektedir.

Müdürlüğünüzce yapılan işlemlerde mahkeme kararında yapılan tavzihin,

HUMK.’una uygunluk taşıyıp taşımadığı hususunun tartışılması aşamasının geride

kaldığı; çünkü kararların infazının gerçekleştiği yazınızdan anlaşılmaktadır.

Ancak yazınızda, ibraz edilen son mahkeme kararının gayrimenkulün 280.70 m2

miktarlık kısmının tesciline yönelik olduğu belirtilmekle beraber; daha önce

uygulanan kararlarla yapılan tescillerin yüzölçümleri toplandığında

gayrimenkulün asıl yüzölçümünü tamamladığı, tavzih kararına dayalı tescilin bu

hataya sebebiyet verdiği görülmektedir.

Burada, son mahkeme kararının, dava tarihi itibariyle daha önce uygulanan

kararların sonucunu esas kabul eden bir yeni dava veya aynı konuda 2.bir karar

niteliğinde olup olmadığı, kararın son tapu kayıtlarıyla uygunluk taşıyıp taşımadığı

önem arz etmektedir.

Zaten kararın ilk uygulanması aşamasında hata başlamış; hatalı tavzih kararı ile

yeteri kadar karmaşık bir hale gelmiş, konunun daha da içinden çıkılmaz hale

gelmemesi için, son kararla ilgili beyanlar hanesinde belirtme yapıldıktan sonra,

bağlı olduğunuz Bölge Müdürlüğünden görüş almak en gerçekçi yol olarak

gözüküyor.Mehmet SATIR / Selçuk Tapu Sicil Müdürü

Sayfa 15 of 66
Żlk Önceki Sonraki Son