Muhdesata haciz serhi islenir mi?

8 yıl 3 ay önce #5151 Yazan: BORDOMAVİ
Tasinmazin mehdesat beyanlara islenen eve haciz serhi konulmak isteniyor. Bu konu hakkinda yorumlarinizi bekliyorum. Saygilar

Lütfen sohbete katılmak için Giriş .

8 yıl 2 ay önce #5259 Yazan: m.satır
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kurumsal Web sitesinden alıntıdır :
Sayı :B.09.1.TKG.0.120100-106.03/6-3294
Konu : Muhdesat üzerine kamu haczi
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
İlgi : 09.04.2012 tarihli B.09.1.TKG.0.77.00.02-604 (TAKBİS)/529 sayılı yazınız.
İlgi (a) yazınız ve ekinden, 'taşınmaz üzerinde muhdesata konu kamu haczi ile ilgili talebin mevcut olduğu, TAKBlS'te muhsedat üzerinde şerh, beyan gibi belirtici, kısıtlayıcı, yasaklayıcı hakların konulmasına ilişkin işlem bulunmadığı, muhdesata bu tür belirtmelerin verilip verilmeyeceği, verilecekse uygulamaya yönelik ayrıntılı görüşümüzün istendiği' anlaşılmıştır. Bilindiği üzere 3402 sayılı Kanunun 48. maddesi ile yürürlükten kaldırılan Mülga 766 sayılı Tapulama Kanununun 40 mcı maddesi, " Gayrimenkul üzerinde arzın malikinden başkasına ait muhdesat mevcut ise, muhdesatm cinsi ve ihdas tarihi tutanağın iktisap sebebi sütununda izah edilmek suretiyle muhtesatın sahibi tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir." Diğer taraftan, 3402 sayılı Kadastro Kanununun , "Takyitler, sınırlı ayni haklar ve muhdesat" başlıklı 19.maddesinin ikinci fıkrası " Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir. " Hükümlerini içermektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 23/12/1985 tarihli ve 1994/1-1995/3 sayılı kararında hukuksal ve kadastro yasası açısından muhdesatm tanımı ve hukuksal niteliği açıklanmıştır. Anılan kararda; "Tapu Sicili Tüzüğü'nün 60 ila 64. maddelerinde 7 bölüm olarak tanzim edilen "Beyanlar" ise, gerek tescillerden, gerekse şerhlerden farklıdır. Kütüğün beyanlar hanesine işlenen bir kayıt, kural olarak ne bir ayni hak İhdas eder; ne de şahsi bir hakkı kuvvetlendirmeye yarar. Beyanların fonksiyonu, gayrimenkulle ilgili bazı fiili veya hukuki durumlara ya da zaten mevcut bulunan bazı haklara aleniyet sağlamaktan ibarettir (Tekinay ve arkadaşları, Eşya Hukuku, İstanbul, 1989, sh. 464). Medeni Kanunun kabulünden önceki hukukumuz ve Arazi Kanunu bir taşınmazda ikili mülkiyete olanak verdiğinden muhdesat üzerinde bulunduğu arzdan bağımsız olarak mülkiyete konu teşkil edebilirdi. Bu nedenlerledir ki, Medeni Kanun öncesinde yapılan muhdesatm durumu, Mer'iyet Kanunu'nun 21 ve 39. maddelerinde yer almış ve kurala bağlanmıştır.Medeni Yasamızın öngördüğü sistemde ise ana kural, muhdesatın bağımsız biçimde mülkiyete konu olamıyacağıdır. Muhdesat, bağımsız ve devamlı bir hak değildir. Yani bir taşınmazda muhdesat ayrı, arz ayrı mülkiyet konusu edilemez, ikili mülkiyete imkan yoktur. Muhdesat zeminin bir parçasıdır ve ondan ayrı düşünülemez (Medeni Kanun m. 619,648,650,655). El değiştirmelerde muhdesat tapu sicilinde gösterilmez. Bu maddelerde geçen (bina) ve (ebniye) sözcükleri uygulamada ve yargısal kararlarda genellikle (muhdesat) kelimesi ile ifade edilmektedir. Ana ilke, yukarıda açıklandığı gibi olmakla birlikte, tasfiyeye yönelik olmaları nedeni ile, 766 sayılı Tapulama Kanunu ile bu Yasayı yürürlükten kaldırarak yerine geçen 3402 sayılı Kadastro Kanunu; tesbit sırasında taşınmazın kadastral ve hukuksal durumu saptanırken, parselin zemin ile muhdesattan oluşabileceğini ve bu muhdesatın zemin sahibinden başka bir kişi tarafından vücuda getirilmiş olabileceği varsayımını gözönünde tutmuş ve 40 ve 19/2. maddeleri koyarak işte bu eylemli durumun belirtilmesini özellikle istemişlerdir. Ancak yukarıda da değinildiği üzere, her iki yasanın ilgili maddelerinde muhdesatın tanımına yer verilmediği gibi, madde gerekçelerinde de genel bir tarifle yetinilmesi yoluna gidilerek, konu bir anlamda uygulamanın yorumuna bırakılmıştır. Fakat her iki maddenin aynı olan konuluş amaçları dikkate alındığında, özellikle arzeden hususun eylemli durumun belirtilmesi olması karşısında, bu noktadan hareketle muhdesatın, "tesbiti yapılan taşınmaz üzerinde malikten başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait olan yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe gibi dikilen şeyleri" ifade ettiğini söylemek mümkün olduğu gibi, "kanun koyucunun burada sözünü ettiği muhdesatla, MK. nün 648-650 ve 655. maddelerinde sözü edilen bina ve fidan deyimleri arasında bir ayrıcalık bulunmadığı"™ anlamak da gerekir (İhsan Üzmen Halim Çorbah, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, Ankara-1988, sh. 672; A. Nusret Ozanalp, Tapulama Kanunu Şerhi, 2. Baskı, sh. 580). Maddenin öngördüğü muhdesatın, mütemmim cüz niteliğinde olduğunu, başka bir deyişle geçici ve taşınabilir olmaması ve taşınmaza sıkı sıkıya bağlı bulunması gerektiğini söylemek de yanlış olmaz. O halde, 3402 sayılı Yasanın 19/2. maddesinde yer alan muhdesat sözcüğünün içeriğini saptarken özellikle bu konuluş amacını ve Medeni Kanunun 648,649,650 ve 655. maddeleri hükümlerini gözardı etmemek, bütün bunları değerlendirecek bir sonuca ulaşmak gerekir. Tapu Sicili Tüzüğü'nün 60 ila 64. maddelerinde 7 bölüm olarak tanzim edilen "Beyanlar" ise, gerek tescillerden, gerekse şerhlerden farklıdır. Kütüğün beyanlar hanesine işlenen bir kayıt, kural olarak ne bir ayni hak İhdas eder; ne de şahsi bir hakkı kuvvetlendirmeye yarar. Beyanların fonksiyonu, gayrimenkulle ilgili bazı fiili veya hukuki durumlara ya da zaten mevcut bulunan bazı haklara aleniyet sağlamaktan ibarettir (Tekinay ve arkadaşları, Eşya Hukuku, İstanbul, 1989, sh. 464). Yukarıda belirtilen ilke uyarınca, 3402 sayılı Yasanın 19/2 ve mülga 766 sayılı Tapulama Kanununun 40. maddelerinde yer verilen muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi hususu da kişiye herhangi bir hak vermez. Sadece madde gerekçelerinde de açıkça vurgulandığı üzere eylemli (fiili) durumun belirtilmesi demek olup; muhdesat sahibi yararına sürekli ve ayni bir hak meydana getirmez.Kanun koyucunun amacının Medeni Kanunun 648, 649, 650 ve 655. maddeleri uyarınca, muhdesatı meydana getiren ile arz sahibi arasında doğabilecek çekişmede, muhdesat sahibinin hakkını kaybetmemesi bakımından, onu güvenceye almak olduğu hususunda uygulama ve öğreti görüş birliği içersindedir. Bir başka söyleyişle bu beyan sadece aleniyet ve kanıtlama kolaylığı sağlar." denilmektedir. Diğer taraftan; 09/06/1961 tarihli 1358 sayılı ve 'Medeni Kanunun mer'iyetinden sonra tesisi kabil olmayan haklara ait çaplı tasarruf vesikası tanzimine lüzum olmadığı' konulu mülga genelgemiz ile " ...bir gayrimenkulun zemin ve üzerindeki muhdesatının ayrı ayrı mülkiyete konu olması halleri Medeni Kanunun mer'iyetinden önce iktisap edilmiş hakların zail oluncaya kadar muhafazası zaruriyetinden doğmaktadır. Yoksa, Medeni Kanunun mer'iyetinden sonra yapılan binalarla, dikilen ağaçlar arzu mütemmim cüzünü teşkil etmeleri itibariyle, zeminden ayrı mülkiyet ve tasarruf mevzuu olmayacakları aşikardır. (M.K. Mad. 619, 648/1)... " şeklinde bildirilmiştir. Bu nedenle; beyanlara yapılan bu belirtme 766 sayılı Kanunun 40 inci maddesi gereğince verilmesi gereken bir muhdesat olup, muhdesat üzerinde bulunduğu arazi parçasının mütemmim cüzüdür ve arza tabi olduğundan, beyanlar hanesinde yapılan belirtmeye dayanılarak haciz, kamu haczi v.b. şerhlerin tapu kütüğüne işlenmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir. Bilgilerinize arz ederim. 106.03/6-3294 7 Mayıs 2012
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: hkocak

Lütfen sohbete katılmak için Giriş .

Sayfa oluşturma süresi: 0.105 saniye
Geliştiren: Kunena Forum