Kadastro müdürlükleri tarafından daha önce tapulanan bir taşınmazın neden orman içinde kaldığı vatandaşlar tarafından sıkça soru konusu edilmektedir. Örneğin 1971 yılında yapılan kadastro çalışmalarında adına tapulanan bir taşınmazın, 1945 tarihli orman haritasında kaldığını öğrenen bir vatandaş ne yapmalıdır?
Kadastro Müdürlüklerince yapılan çalışmalarla daha önce tapulanmış yerlerin orman içinde kalması sıkça rastlanan bir durumdur.
Bu durum;
* Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Orman Genel Müdürlüğü taşra birimlerinin gerekli diyalog içinde çalışamamasından,
* Mülkiyet kadastrosu ve orman kadastrosu mevzuatının ayrı ayrı olmasından,
* Ve de, orman idaresi tarafından düzenlenen haritaların Harita ve Kadastro Mühendisi sorumluluğunda hazırlanmaması nedeniyle teknik yetersizlikten,
Kaynaklanmaktadır.
Orman haritaları teknik olarak yeterli değildir. Zira, edinilen bilgilere göre 6831 sayılı Orman Kanununa göre kadastrosu yapılmış orman haritalarının, bu sebeple %75 kadarının tescili yapılamamıştır.
Olumsuzluklar yakın tarihlerde düzenlenen mevzuatlarla giderilmeye çalışılmıştır. Örneğin; 6831 sayılı Orman Kanununun 10/son maddesi, Kasım–2003 tarihli olan 4999 sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Değişikliğe göre, artık orman haritalarının teknik sorumluluğunun da bir Harita ve Kadastro Mühendisi tarafından üstlenileceğini orman mevzuatına girmiştir.
Diğer taraftan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4'üncü maddesi de Şubat–2005 tarihinde 5304 sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Bu değişiklik ise, henüz orman kadastro yapılmamış yerlerde, mülkiyet kadastrosuyla orman kadastrosunun tek elden tek bir kurum tarafından (Kadastro Müdürlüğü tarafından) yapılmasını öngörmüştür.
Orman haritasında kalan tapulu yerlerin durumuna gelince;
Daha önce tapulanan bir yerin aslında orman içinde kalmaması gerekir. Ancak, yukarıda sıralanan nedenlerle orman içinde kaldığına çok sık rastlanmaktadır. Bu durumun yargıya intikali halinde de, yargının genel eğilimi hep orman lehine olmaktadır.
Hatta; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22'nci maddesi kadastro yapılan bir yerde yapılacak ikinci kadastroyu hükümsüz saymaktadır. Ancak, orman kadastrosu sonradan yapılmış olsa bile yargı bunu ikinci kadastro saymamaktadır. (Yargıtay 20.HD. 08.03.1993, E.1992/7372, K.1993/1983 sayılı kararı)
Tapulu taşınmazının orman içinde kaldığını öğrenen vatandaşın yapıcağı iş;
Öncelikle parselin, içinde kaldığı öğrenilen orman çalışmasının tapuya tescil edilmiş mi onu araştırmak olmalıdır. Muhtemelen tescilli değildir. Çünkü tescilli olsa idi 1945 tarihli olan tahdidin 1971 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında dikkate alınması gerekirdi.
Tahdit 1945 tarihli olmasına karşın orman tescili, tesis kadastrosunun yapıldığı 1971 tarihinden sonra tescil edilmiş olabilir. Orman tescil edilmişse, orman içerisinde kalan taşınmazların tapu kütüğüne de gerekli belirtim yapılmıştır. Eğer tapu kütüğünde belirtim yoksa orman halen tescilli değil demektir.
Henüz orman tescilli değilse, o zaman tapulu yerin orman içerisinde kaldığı bilgisi, orman haritasından kabaca verilmiş bir bilgi olmalıdır.
Öncelikle olayın somut hale getirilmesi gerekir;
– Orman tescilli midir? Tescilli ise, tapu kütüğüne neden şerh konulmamıştır. (Orman tescilli ve henüz tapu kütüğüne şerh konulmamışsa orman haritasına göre tapu kütüğüne şerh konur. Orman İdaresinin, orman içinde kalan parselin tapusunu dava açmak ya da kamulaştırmak suretiyle iptal ettirmesi gerekir.)
– Tescilli değilse; 3116 sayılı Kanuna göre yapılan çalışma geçerli bir çalışmadır. Ona rağmen halen tescili niçin yapılmamıştır.
(Yukarıda, orman haritaları teknik olarak yetersizlik nedeniyle kadastrosu yapıldığı halde %75’inin tescilinin yapılmadığından bahsedilmişti. Bu haritalar da büyük bir olasılıkla bu sebeple tescil edilememiştir. Eğer böyleyse; bu da, teknik olarak yetersiz bir haritaya dayanılarak kabaca bilgi verilmiş olabilir. Görüşünü teyit eden bir durumdur.)
– 6831 sayılı Orman Kanununun 9'uncu maddesine 4999 sayılı Kanunun 4'üncü maddesiyle eklenen hüküm gereğince; daha önce kadastrosu yapılan ancak teknik olarak yeterli hassasiyete sahip olmayan haritalar, mevzuatı gereğince dzeltildikten sonra tescili yapılabilecektir. Tapulu taşınmazı ilgilendiren orman da muhtemelen bu durumdadır.
Böyleyse beklemek gerekecektir.
– Ancak bu arada, orman haritası ile kadastro paftasının çakıştırılması ve parselin ormanla ilgili durumuna netlik kazandırılmasını sağlamaya çalışabilir. Taşınmazın, orman içinde kaldığı öğrenildiğine göre, bu bilgi Orman İdaresinde mevcut demektir. Orman haritası ile kadastro paftası çakıştırılmak suretiyle parselin durumu görülebilir.
Eğer parsel kısmen orman içinde kalmış ya da ormanın kıyısında kalmış görünüyorsa; bu, yukarıda da bahsedildiği üzere orman haritalarının teknik olarak yetersizliğinden ve aynı zamanda orman haritasından kadastro paftasına kabaca aktarılmasından kaynaklanmış olabilir.
– Bunu anlamak için de; o kısma rastlayan orman sınır tutanaklarının zemine uygulanması gerekir. Çünkü, bazen orman sınır tutanaklarında zemindeki her türlü girinti çıkıntıdan bahsedilirken haritası düz çizgilerle geçirilebilmektedir. Eğer böyle bir çalışma yapılması halinde parsel orman dışında kalma olasılığı bulunuyorsa, 6831 sayılı Orman Kanununun 9'uncu maddesi gereğince orman kadastro komisyonlarının yapacağı düzeltme çalışmasının bir an önce yapılmasını beklenecektir.
– Eğer parsel ormanın kenarında veya kısmen orman içinde bir şekilde değil de, ormanın oldukça içinde bir yer de kalıyorsa, o zaman yine Orman İdaresinin çalışmaları beklenmek durumundadır.
(Yani orman İdaresi gerekli çalışmalarını tamamlayıp, tapu kütüğüne şerh koyacak, akabinde yargı yoluyla ya da kamulaştırma suretiyle bu yerin orman olmasını sağlayacaktır. Parsel malikinin bu aşamaları beklemek gerekecektir.)
Dava açma konusuna gelince; Taşınmaz malikinin dava açma keyfiyeti her zaman vardır. Açılacak dava için mahkemenin vereceği karar beklenir.
* Bir başka konu da, bu yerin orman haritasında 2/B sahasına rastlayıp rastlamadığına bakmaktır. 2/B sahalarına rastlaması da şu an yapılacak iş açısından yukarıda bahsedilenlerden farklı değildir.
* * *